- Ama yürüyüşe çıkmak istemiyorum! | - But I don't want to go for a walk. |
- Benimle bir yürüyüşe çıkmak ister misin? | You want to go for a walk with me? |
- Hayır, yani sen yürüyüşe çıkmak ister misin? | No, I mean, do you want to go for a walk? |
- Kim yürüyüşe çıkmak ister, dışarıda hava çok güzel. | Amen! Who wants to go for a walk? It is a beautiful day. |
- Marianne, yürüyüşe çıkmak ister misiniz? | - Would you like to go for a walk? |
Belki bir yürüyüşe çıkarım, biraz temiz hava alırım. | Maybe l'll go for a walk, get some fresh air. |
Ben yürüyüşe çıkarım. | I'll go for a walk. |
Ben... biraz yürüyüşe çıkarım diye düşündüm. | I... I thought I'd go for a walk. |
Biliyor musunuz kendimi üzgün hissettiğimde, kırlarda yürüyüşe çıkarım ve ağaçlara dokunurum kuşlarla, çiçeklerle, böceklerle konuşurum ve kendimi daha iyi hissederim. | You know, when I feel sad, I go for a walk in the country and I touch the trees, I talk to the birds, the flowers, the insects... and I feel better. |
Hatta her gün yürüyüşe çıkarım. | I'll go for a walk every day. |
Yemekten sonra yürüyüşe çıkarsın. Güzel bir hava eser. "Teşekkür ederim", derler. | You go for a walk after dinner the air smells nice. |
Kel kafalı bir adam bir akşam Tiergarten'da yürüyüşe çıkar. | A bald-headed guy goes for a walk one night in the Tiergarten district. |
Kim balayında yürüyüşe çıkar ki? | Who goes for a walk on their honeymoon? |
"Bu öğleden sonra bir yürüyüşe çıktım, duygularımı düzenlemeye çalışıyorum..." | "This afternoon I went for a walk, trying to put my feelings in order" |
"Comédie Française"a doğru yürüyüşe çıktım. | I went for a walk to the Comedie Francaise, |
- Bir yürüyüşe çıktım. | -I just went for a walk. |
- Biraz yürüyüşe çıktım. | - Well, I went for a walk. |
Affedersin, düşünmek için yürüyüşe çıktım. | Sorry, I went for a walk to do some thinking. |